Skip to main content

Malta’nın Tarihi

Neolotik dönemden, yani yaklaşık 8000 yıl öncesine kadar yaşayan halkın tarihi kalıntıları Malta’da halen bulunabilmektedir. Malta adasının güneyinde ve Gozo adasında bu dönemden kalma tapınakların büyük yapıları bulunmaktadır. Araştırmacılar, Gozo’da bulunan tapınakları yeryüzünün tek başına ayakta durabilen en eski abideleri olarak nitelemektedirler. Özetle, Malta oldukça zengin bir tarihi mirasa sahiptir ve bu yönüyle arkeologların her daim ilgilendiği bir ülke olmuştur. Gelin Malta’nın sahip olduğu bu tarihi mirası birlikte inceleyelim.

Tarihin derinliklerine indiğimiz zaman Fenikeliler’den Kartacalılara, Romalılar’dan Bizans İmparatorluğuna kadar farklı uygarlıkların günümüz Malta’sında yaşamış olduklarını görüyoruz. O yıllarda oldukça önemli olan deniz ticareti için Akdeniz’in ortasında bir inci olan Malta, o zamanlar da günümüzde olduğu kadar popülermiş.

Orta çağ boyunca Bizans ve Arap Savaşları’na tanıklık etmiş olan Malta, 870 yılı itibariyle Arap’lar tarafından işgal edilmiş ve bu sayede Malta halkı yeni sulama sistemi, bazı meyveler ve pamukla tanışmıştır. Bu dönem Malta tarihinin huzurlu dönemleri arasında anılmaktadır. Bir anekdot olarak belirtmek isteriz ki Araplar, yerli Hristiyanların kendi dinlerini yaşamasına izin vermiş fakat Hristiyan insanların ekstra vergi ödemesi gibi ayrımcılıklar uygulamıştır. Arapların Malta’ya kalan en büyük miraslarından bazıları Malta’lı yerli halkın halen konuştuğu Maltaca dili ve halen kullanılan şehir isimleridir.

Normanlar, Malta’yı 1091 yılında ele geçirmiştir ve Normanların gelişi Hristiyan kesim tarafından mutlulukla karşılanmıştır. Normanlar’ın işgalinden sonra ülkenin dini Katolik olarak kabul edilmiştir, ancak Normanlar’ın hakimiyeti çok uzun sürmemiştir ve sırasıyla Almanlar, Fransızlar ve İspanyollar adada hakimiyet kurmuşlardır.

Osmanlı İmparatorluğu'nun Malta Kuşatması

Malta’nın tarihinde Osmanlı Devleti’nin de önemli bir etkisi bulunmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman 1522 yılında Rodos adasını fethederek Rodos’ta bulunan şövalyeleri adanın dışına sürmüştür. Sürülen şövalyeler 1530 yılında Malta’ya yerleşmiştir ve St. John Şövalyeleri (Malta Şövalyeleri adıyla da anılır) Malta’nın bugünkü kültürüne ve tarihine en büyük katkıları sağlamışlardır. Adanın ticaretini ve sosyal ilişkilerini hızlıca geliştirmeye başlayıp adada güçlü bir kalkınma hareketi başlatmışlardır.

1565 yılında Malta’yı kuşatan Osmanlı Devleti’ne karşı adayı savunmuş, yaklaşık 500 şövalye ve 5500 kadar asker ve köle ile yaklaşık 200 gemi ile kuşatmayı gerçekleştiren 30.000 askerlik Osman Donanması’nı 4 aylık kuşatmanın sonunda geri çekilmek zorunda bırakmışlardır. Bu durum Osmanlı Devleti’nin 100 yıldır süregelen yenilmezliğinin son bulması anlamına gelmekle birlikte şövalyelerin lideri Jean de Valletta’nın Avrupa’da saygınlık kazanmasına ve adaya maddi yardım yapılmasına yol açmıştır. Bu sürecin sonrasında etrafı surlarla çevrili bir şehir inşa edilmesine karar verilmiştir ve bu şehir baş şövalyenin adıyla anılmıştır.

Malta Şövalyeleri ve Başkent Valletta'nın Hikayesi

Malta Şövalyeleri’nin en büyük mirası şüphesiz ki Valletta’dır. Valletta şehri, o dönemin önde gelen mühendislerinden Francesco Laparelli tarafından barok usülünün benzersiz bir örneği olarak tasarlanmıştır ve modern şehir plancılığının ilk örneklerinden biridir. Izgara sisteminde tasarlanan Valetta’da su ve kanalizasyon altyapısından şehir içindeki hava dolaşımına kadar birçok ayrıntı düşünülmüştür ve günümüzde Unesco Dünya Mirasları listesinde bulunan bir şehirdir. (Malta, Unesco Dünya Mirası listesinde bulunan 3 mirasa sahiptir. Türkiye’de ise bu rakam 18’dir. Malta’nın sahip olduğu zenginlikleri biraz olsun ölçekleyebilmek açısından kıyaslarsak, Türkiye’nin yüz ölçümü Malta’nınkinden 2480 kat daha büyüktür. Malta her ne kadar küçük bir ülke olsa da sahip olduğu tarihsel ve kültürel miras birçok ülkeden daha zengindir.)

1798’de Napolyon Bonapart’ın ordusu Malta’yı fethederek, St. John Şövalyelerinin iktidarına son vermiştir. Fetihten sonraki altı gün içinde önemli düzenlemeler yapılmış ve kölelik kaldırılmış, ilk ve orta öğretim sistemi oluşturulmuş, geleneksel bilim sistemi yerine daha bilimsel bir sisteme geçiş yapılmıştır. Devrimci fikirler ve radikal değişiklikler kilise ve ada soyluları tarafından kiliseye karşı hakaret olarak değerlendirilmiş ve Fransızların adaya gelişinden sadece 3 ay kadar sonra yerli halk ayaklanmış, bunun sonucunda yerli halk Valletta ve There Cities’in gerilerine sürülmüştür. Bunun neticesinde 1800’lerde Malta’daki Fransız hükümdarlığına son vermek için adaya İngiliz Kuvvetleri girmiş ve 1964 yılına kadar adada kalmışlardır. Bunun önemli sebeplerinden biri yerli halkın eski hükümdarlarına (St. John Şövalyeleri düzenine) geri dönme taraftarı olmamış ve İngiliz himayesinde kalmak istemişlerdir.

Malta, ticaret ve çatışma noktalarında yüksek stratejik önemi sebebiyle devralınmak için Almanlar tarafından II. Dünya Savaşı sırasında sürekli olarak bombalanmıştır, ancak İngilizler ve Maltalılar hayatta kalma mücadelelerinde birleşmiştir ve Almanlar Malta’yı fethedememişlerdir. Malta halkının gösterdiği kararlılık ve güçlü ruh, VI. Kral George’un Malta’ya George Cross (Birleşik Krallık onur sisteminin ikinci en yüksek ödülü) vermesine yol açmıştır. Valletta’daki Başkanlık Sarayı’nın ön cephesinde mermer bir plak üzerine kazınmış olan resmi mesajı ise şöyle der: “Cesur insanları onurlandırmak için, Malta Adasına George Haçı’nı verdim, bir kahramanlığa ve bağlılığa şahitlik etmesi için.” Bu ödül hala Malta’nın ulusal bayrağının bir parçası (Bayrağın sol üst köşesinde) ve gururlu bir milletin sembolü olarak kullanılmaktadır.

Malta, 1964 yılında ingilizlerden bağımsızlığını kazanmıştır. Günümüzde bağımsız bir devlet ve cumhuriyet olarak varlığını sürdürmektedir. 1 Mayıs 2004’te Avrupa Birliği’ne tam üyedir. 2008 yılı itibariyle Euro para birimini kullanmaktadır. Ayrıca Malta’nın başkenti Valletta, 2018 yılı Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilmiştir.

Malta'nın Yakın Tarihi

Malta, ticaret ve çatışma noktalarında yüksek stratejik önemi sebebiyle devralınmak için Almanlar tarafından II. Dünya Savaşı sırasında sürekli olarak bombalanmıştır, ancak İngilizler ve Maltalılar hayatta kalma mücadelelerinde birleşmiştir ve Almanlar Malta’yı fethedememişlerdir. Malta halkının gösterdiği kararlılık ve güçlü ruh, VI. Kral George’un Malta’ya George Cross (Birleşik Krallık onur sisteminin ikinci en yüksek ödülü) vermesine yol açmıştır. Valletta’daki Başkanlık Sarayı’nın ön cephesinde mermer bir plak üzerine kazınmış olan resmi mesajı ise şöyle der: “Cesur insanları onurlandırmak için, Malta Adasına George Haçı’nı verdim, bir kahramanlığa ve bağlılığa şahitlik etmesi için.” Bu ödül hala Malta’nın ulusal bayrağının bir parçası (Bayrağın sol üst köşesinde) ve gururlu bir milletin sembolü olarak kullanılmaktadır.

Malta, 1964 yılında ingilizlerden bağımsızlığını kazanmıştır. Günümüzde bağımsız bir devlet ve cumhuriyet olarak varlığını sürdürmektedir. 1 Mayıs 2004’te Avrupa Birliği’ne tam üyedir. 2008 yılı itibariyle Euro para birimini kullanmaktadır. Ayrıca Malta’nın başkenti Valletta, 2018 yılı Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilmiştir.